2 Aralık 2011 Cuma

Hiçbir Şey


Şahrud'un Seydunay'ına duyduğu aşktır ve başka türlüsünü öğrenmektir bildiğin tüm dillerin ve dinlerin !


Alamut'tur bir kıyısı, yıkılan kumdan bir kale diğer yarısı... Hasan El -Sabah'ın sahte cennetidir belki de ya da gerçek bir bahar havası.


Bilmek mi ? şimdiden mümkün değil, anlamaksa uzak ihtimal. Sıyrıldığımızda kendimizden ve geride bıraktığımızda yarınımızı ve ben hiçliğimi ilan ettiğimde ve düne ait olanların dünle gitmesine izin verdiğimizde cancazım belki Nazım gibi müridi olamayacağız Mevlana'nın ama anlayacağım Şahrud mu yoksa Seydunay mıdır suyu kana çeviren !


Kendi cehennemini yaratır her insan ve her cehennem aklar günahlarını yananın. Araf'ta o güzel dağ için Urf olmak, yananı yandığına şükrettirecek ödülüdür bu kafaretin. Oysa övgüye mazhar olan bir sufinin ürkmesi gibi korkutur yanmak için yananı bu ödül. "Tek olanı " aramaktır kendi cehenneminde ateşi körükleyenlerinde, aşka aşık olan Sufilerinde ödülü... Ve cevaplarda değil sorulardadır iman edilen...


Yıldızlı, uzun gecelerde beklenen Nazım'ın gelen kadını değil, Baudelaire'in seni sarıp döne döne götürecek zamanıdır.


Bir gün ölmekle başlayacak ve bir gün doğmakla son bulacak olan. Cevaplarını istemiyorum , sorularım bana yeter !!!

s.serdar gürel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder